Bir yanım yazmayı emrediyor; "yaz, yaz lanet hayata lanetler yağdırarak yaz" diyor ki; emreden de beynim yazmayan da. Yazma diyor diğer yanım; "bunca yazında ne oldu ki yazacaksın". Haklı sanırım, yazdım da bir şey oldu mu ki?
"Seviş, o da sen de istiyorsunuz" diyen bir yer var içimde; tam Freud laboratuvarı gibi. "Dokunmadan da sevebilmelisin hatta sevmeden de sevebilirsin" diyen muhtemelen ki super egom olmalı, diğeri ise id' dir sanırım. Hayır eminim; id ve süper ego mun ortasındayım ama egom yok. dengeleyen yanım ölmüş, öldürülmüş.
Hangi organım, üstümde hüküm sahibi emin değilim. Beynim, federatif bölgelere ayrılmış ki her an tam bağımsızlık ilan edebilir biri, sonra diğerleri.
Bir haftadır aynı iki üç parçayı dinliyorum, üç parça için mp3 çalar fazlaydı ya neyse.
Yazıyor muyum yoksa? Oysa yazmayacaktım, söz vermiştim ama kime ya da neye söz verdim bilmiyorum.
Tamam, buraya kadar. Yazmadım, aslında içimdekileri. Bu bir yalan değil, sadece "yaz" diyeni susturdum, "yazma" diyeni de dinledim.
KUANTUMİSTİK
QUANTUMYSTİCAL
8 Mart 2014 Cumartesi
9 Şubat 2014 Pazar
istedim, istiyorum
Kalbinden silemediğin; nefesini kese, göğsünü sıkar, boğuluyorum sanırsın. Gece karabasanlar olur, koynuna giren. Diyaframına denk gelen bir baskı hissedersin ki yemeden içmeden kesilirsin.
Aklından çıkaramadıkların; tüm vücudunu ele geçirir, sürekli uyumak istersin. Sabah uyanmak ölmek oluverir, geceleri uyumaksa başka bir ölüm.
Hayatından çıkaramadıkların; ömrünün törpüsü oluverir, umudun bitiverir, yaşamından vazgeçmek istersin.
İstersin; hayatına istediğin kim varsa o girsin ama girmez ve hep eksiltili kalırsın, hep bekleyen olup; o beklenen bir an evvel karşına çıksın istersin.
Aklından çıkaramadıkların; tüm vücudunu ele geçirir, sürekli uyumak istersin. Sabah uyanmak ölmek oluverir, geceleri uyumaksa başka bir ölüm.
Hayatından çıkaramadıkların; ömrünün törpüsü oluverir, umudun bitiverir, yaşamından vazgeçmek istersin.
İstersin; hayatına istediğin kim varsa o girsin ama girmez ve hep eksiltili kalırsın, hep bekleyen olup; o beklenen bir an evvel karşına çıksın istersin.
8 Şubat 2014 Cumartesi
neyse
Bir tarafın gitmek isterken, diğer bir tarafın; biri "kal" desin ister.
Nedensiz, nedensin, neden sensin.
İçinde kopan, ezilen ve acıyan yanlar varken; suspus olmak. Susmak.
Çabalarının çaresiz kalması, yok yere emek sarfetmek.
Neyse, neyse ne...
Nedensiz, nedensin, neden sensin.
İçinde kopan, ezilen ve acıyan yanlar varken; suspus olmak. Susmak.
Çabalarının çaresiz kalması, yok yere emek sarfetmek.
Neyse, neyse ne...
24 Ocak 2014 Cuma
Kayıp hüküm(ü)darlık
Aşılmaz duvarları ardında, yalnız bir hüküm(ü)dar. Yılların
tecrübesinde öğrenilmiş, savunmayla örülmüş kalesinde yalnız çoğunlukta bir
kral. Yapayalnız bir kral. Dolayısıyla; sarayın soytarısı, hizmetkarı ve
savunucusu ve de kraliçesi kendisi olan bir kral.
Asla ele geçirilmemek üzere inşa olunmuş, bir büyük
yalnızlık mabedi. İçindekilerin kimsece bilinmediği, bilinmeyeceği ve de
yalnızlığın en çoğul halinin korunaklığı olan bir hüküm(ü)darlık.
Bitmeyen gecelerin, olması istenmeyen sabahları izlediği; alacahüzün
krallığı ya da soytarılığı ya da yalnızlığı.
Hükmedilen, hükmeden olmuşluk laneti kokan bir büyük
darlıkhane. Soytarı ve kral ve kraliçe ve askerler; hepsi yalnız hepsi
diğerlerinden yoksun. Uçsuz bucaksız bir yokluk, başı sonu belirsiz uzun ve aşılmaz
duvarların ardında.
Kral yalnız, kraliçe de ve diğerleri de yapayalnız.
rüya
Rüyamda; bir filin rüyasında gördüğü bir insan olduğunu
gördüğü bir rüya görüyorum. Bir kadınla seviyoruz birbirimizi. Kadının kocası
var. Kocası yılan ya da domuz olsun istiyorum ama o bir insan; hem de yakışıklı
bir insan. Kadın kocasından iğrensin istiyorum, o kocasını seviyor; öyle
sanıyorum ki domuz da olsa sevebilecek. Ben de böylesine sevilmek istiyorum bir
kadın tarafından, domuz bile olsam insan gibi hissetmek istiyorum.
12 Ocak 2014 Pazar
öykünün anlatıcısının hikayesi
Kimi zaman öykü, anlatıcısının hayatını ilmek ilmek işler;
yazılsın ister, daha çok anlatılabilsin diye. Özenle gizledikleri, özel birince
bulunsun diye; yazarından ustalık bekler. Yol gösteren; yazar olur,
yazamayanlarsa; hikâyenin içinde kaybolanlardan olur. Tabi hikâye de yok olur,
kaptanıyla batan gemi misali; yazamayanından, onu da yanında götürerek alır
intikamını.
Hikâyenin gizlediklerinden çok; bulunabileni değer katar,
yaşama. Çok derinde, çok daha detaylı olansa kaybolur gider; farkında
olunmadığından sığ kalır hayatta, oysa sığ olan tüm hayatlar birer hikâye olup
anlatılır olmuştur. Katman katman altta yatana ulaşacak bir kişi ya vardır ya
da yoktur ve çoğu iyi hikâye, kendi kalın kabuğunda böyle yok olur.
3 Ocak 2014 Cuma
gece ben; gündüz ben değil
Hayatımın
en zoru; sabahlarımdı. Bu yüzden; sabah uyanmak zor geliyordu, bu yüzden;
yolculuklarda akşam gitmelerini seviyordum. Ertesi sabah kalkmamak için bahanem
olsun diye değil; gerçekten acılarına ancak katlanabildiğimden, sevgililerimden
gece ayrılıyordum her defasında.
Gecelerin
en karanlık saatleri iyi hissettirirdi kendimi, sabah ise; yine bir yıkıntının
enkazı gibiydi. Gece yalnız yatmak, sabah yalnız uyanmaktan çok daha kolay geliyordu.
Bilmiyorum
nedenini ama hep böyleydi.
Gece,
dışarıdan bir şey gözükmediğindendi, belki; uzun yolculuklarda cam kenarında
oturmama neden ya da bir mola saatinde arayacak birileri olanları kıskanmadan
bayat çay içebilmek içindi gece seyahatlerim.
Gece
karanlık sokaklarda yürümek kolay geliyordu diye; son konuşmalarımı uzatıyor
hava kararsın diye bekliyordum, sevgililerden ayrılma anlarımda. Kimseye denk
gelmeyecek olma ihtimali, kim bilir belki de sevgilinin gözyaşlarını görmemek
içindi. Aslında en önemlisi; arkamdan gelmeyişlerine, “gecenin geç saati ya
ondan” diyebilmenin avunmasıydı, kim bilir.
Yine
gece gidilecek bir yol bulmalı. Cama yaslamalı başını ve şehir ışıklarından
uzaklaşıp, karanlık da karanlığa gitmeli; her gidiş bir bilinmez değil mi
zaten, kimse bilmemeli hatta kendim bile bilmeden gitmeliyim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)