23 Aralık 2013 Pazartesi

kötü bir tanrı mıyım?

  Akvaryumdaki balıklar(ım)a bakıyorum. Ben yemledikçe besleniyorlar, havalandırma için motoru devreye sokmadıkça nefen almakta zorlanıyorlar ve ben izlesem de izlemesem de onlar yaşıyor.
  Beni biliyorlar mı? Bana yem atmam için camın kenarında toplanmaları dışında dua ediyorlar mı? Aç kaldıklarında ölmeyeceklerini biliyorum ve bazen yemlemediğim de oluyor; peki ben iyi biri miyim onlar için?
  Yavrulayıp, yavrularını ben sakınmadıkça öldürebiliyorlar ve bende boşvermişim son zamanlarımda; hepsi doğdukları gibi ölüyorlar.
  Tanrı da bizi böyle mi seyrediyor; bizi böyle mi seviyor, sahi gerçekten bizi seviyor mu?

13 Aralık 2013 Cuma

yeni bir tiyatro eseri daha

Gizem li bir Hayat İster misin Yaşar?
Gizem: Hiç evlenmemiş ama hep aramış, master dereceli bir bilim kadını
Yaşar: Karısı tarafından terk edilmiş ve bunu hazmedememiş, entelektüel bir öğretim görevlisi
Yusuf: Yaşarın çocukluk arkadaşı ve kötü gün sırdaşı. Memur.
Ela: Yusufun eşi, sınıf öğretmeni

(Yaşarın evinde; gizem, Yusuf ve yusufun eşi sessiz sinema oynuyorlardır. Gizemle, yaşar; yusufla eşi oyun ortağıdırlar. Yaşar gizeme film anlatıyordur)
Yaşar: (Eliyle iki işareti yapıp, başparmağını yukarı kaldırır, sonra göğsüne vurarak “ben” deyip, bir liste işareti yapar eliyle ve en üst noktasını gösterir)
Gizem: İki kelime, yabancı, senin en sevdiğin… bir numaralı filmin… dövüş kulübü.
(gizem bilmiştir ve yaşar la birbirlerine sarılırlar ve hemen tedirgin bir şekilde ayrılırlar, gülerek.)
Ela: Yuh artık. 15 saniye etti mi?
Yusuf: Abi bırakın da biz de yenelim, eve yenik ve ezik bir erkek olarak mı dönmemi istiyorsunuz?
Ela: Saçmalama aşkım. Olayı nereye getirdin Allah aşkına. Sen demogoji yapacağına azıcık bana adapte olsan biz kazanmıştık.
Yusuf: Kızım ikisi de akademisyen, ikisi de hayatlarının yarısını sinema da diğer yarısını opera da geçiren tipler. Nasıl kazanmaktan bahsedebilirsin?
Yaşar: abartmayın arkadaşlar, amma da ağlak çıktınız. Tamam yeter bu gecelik bu kadar.
Gizem: bence de yeter, hem azıcık özgüvenleri kalsın da yine oynayabilelim (hep beraber gülerler, bu arada tebrik edercesine gizemin elini tutup sıkar yaşar ve hemen bırakır). Neyse ben çayı ısıtıcam isteyen var mı?
Yaşar: dur gizem sen ne yapıyorsun, ben ısıtırım ya, otur sen lütfen.
Gizem: bana böyle ev sahipliği taslama, kimse iyi bir ev sahibi olduğunu düşünmüyor, bizi kandıramazsın.
Yaşar: iyi o halde; tatlı getirecektim ama artık sana yok, sayın densiz misafir. Çayın yanına kurabiye de getirebilirsin.
Gizem: aman kalsın bayat kurabiyelerin(sıcak bir gülümsemeyle yaşara göz kırpar)
Yaşar: Aşk olsun ya daha son kullanma tarihine iki gün var.
Ela: ne? Ciddi misiniz siz ya?
Yusuf: kızım kek olma Allah aşkına.
Yaşar: özür dilerim ela, şaka yapıyorum tabi ki! Bu akşam aldım, hem de “karamel aşkı” ndan aldım, bazıları çok seviyor diye(dönüp gizeme sevgiyle bakar)
Gizem: aman zahmet etmişsiniz. Sahi oradan mı aldın, kuzum başka yer mi yoktu da şehrin diğer yakasına gittin. Teşekkür ederim nezaket sahibi insan.
Yaşar: ne demek; lafı bile olmaz. Hem şehrin diğer tarafına gittim hem yeni çıkanlarını bekledim hem de iki katı para ödedim ama gözlerinizde ki küçük kız sevincine değer gizem hanım(oda sevgiyle bakar gizeme. Bu arada yusufla ela birbirlerine ikisini işaret ederler).
Yusuf: Aile var arkadaşım, gizem hanım çay ve kurabiye alalım mı yoksa biz çıkalım mı?
Ela: Yusuffff!
Gizem: aman be Yusuf, aşk olsun ya. Hemen getiriyorum ama sana yok. Saçmaladığın için kalkıp kendin alacaksın!
Yusuf: hadi ama şakaydı, ikinizde biliyorsunuz.
Ela: evet yine yusuftan uç noktada yersiz bir şaka.
Yusuf: sende mi tatlım?
Ela: ama hoş oldu mu şimdi?
Yusuf: hadi ama ya ne oldu espiri anlayışınıza. Tamam tamam sustuk, kurabiye de yemeyiz çayda içmeyiz.
Yaşar: tamam üstüne gitmeyin arkadaşımın. Ben kaç senedir katlanıyorum da siz iki dakika katlanamadınız. Hem sen daha iyi biliyor olmalısın kocanı, değil mi Ela?
Ela: bilmez miyim. Neyse hadi bende sana yardım edeyim gizemcim. Hem çok sevgili KOCAMA(yüksek sesle söyler) servisi ben yapmalıyım ne de olsa görevim.
Yusuf: bir görev adledecekseniz zahmet etmeyiniz efendim. Biz kendimiz de gayet alabiliriz, hatta o kurabiyeleri kendim dahi yapabilirim.
Ela: aman da aman küsermiş benim kocaman bebeğim. Sen zahmet etme, adam almış zaten “karamel aşkı” ndan (eliyle imalı bir tırnak işareti yapar ve gülerek çıkarlar gizemle birlikte)
Yusuf: Yaşar ya sahi hiç gizemli bir hayat düşünmedin mi?
Yaşar: nasıl yani; indiana jones gibi mi yoksa hayri potır gibi mistik bir şey mi?
Yusuf: sulandırma oğlum ne dediğimi sende biliyorsun.
Yaşar: rica ederim başlama sende; şu evli insanların bekarların soyunu tüketme çabalarına. Sahi ya sen de mi onlardan oldun. Abi bu evlilik ne melun bişeymiş.
Yusuf: hadi ama zamanı gelmedi mi? Hangi yas bu kadar sürer, hangi zaman bu kadar ağır işler. Geçti artık bırak da gitsin.
Yaşar: istersen oraya hiç girmeyelim ne dersin Yusuf!
(kızlar içeri girer ve son cümleyi duyan ela, yüksek sesle sorar yusufa tabağını uzatıp yanına otururken)
Ela: Neymiş bakalım o hızla kapatılan mevzu, açın da biz de öğrenelim.
Yaşar: korkma yusufla ilgili değil.
Ela: bir de olsaydı!
Yusuf: ya bişey soracağım gizem. Nasıl bildin 10 saniyede o filmi.
Gizem: çok kolay. Bana kendi listesinde ki en favori filmini işaret etti bende söyledim.
Ela: senin bir listen mi var yaşar?
Yaşar: yok ya sadece en beğendiklerim işte, izlediklerim içinde tabi ki.
Yusuf: benim listemde ki en favori filmim ne aşkım(ela ya dönüp sorar).
Ela:Senin bir listen mi var?(hep beraber gülerler) valla varsa da benim haberim yok, hangi karıları kandırmak için kullanıyorsun bakayım o listeyi(kızgın bir ifade takınmaya çalışıp yusufa döner)
Yusuf: ne karısı ya, bak şimdi filmden nereye geldik!
Yaşar: sahi ya ela; biz birilerini tavlamak için mi liste yapıyoruz yani?
Ela: sen neden üstüne alındın ki ben kocamı sorguluyorum, seni gizem sorgulasın.
Gizem: arkadaşlarrrr, sohbet saçma bir rotaya kayıyor. Biz yaşar la iyi arkadaşız ve daha evvel en sevdiğimiz filmlerden defalarca söz ettik hatta beraber çoğunu da izledik.
Yusuf: en sevdiği kitap, en sevdiği müzik?
Gizem: Orhan pamuk’un kara kitap’ı ve caz.
Yusuf: vaybe işte bu!
Yaşar: tamam abartma Yusuf, aramıza dönnn. Neyse mevzuyu değiştirelim.
Ela: dur dur bir dakika yaşar, yok öyle hemen geçmek. Nasıl birbiriniz hakkında bu kadar şey biliyorsunuz?
Yaşar: ya ben boş boğazlıkla anlatıvermişim kız da kaydetmiş sağolsun.
Yusuf: Gizemin en sevdiği film, kitap, müzik? Hadi bakalım yaşar.
Yaşar: “göl evi”, “kürk mantolu Madonna” ve candan Erçetin.
Ela: vay vay vay. Hani sende hiç ezberlememişsin helal olsun yaşar. Ya siz harika bir çiftsiniz, bunu değerlendirsenize.
Gizem: ela lütfen, tadı kaçmaya mı başladı bu sohbetin. Biz iki ayrı hayatı yaşayan, iki iyi arkadaşız hepsi bu.
Yusuf: sen demez miydin; sosyologlara göre en iyi evlilikler birbirini anlayan dostlar arasında yapılan evliliklermiş diye?
Ela: sahi ya sen demiştin değil mi yaşar?
Yaşar: evet de o başka bir şey. Biz sadece arkadaşız.
Gizem: (yaşara biraz buruk bakar) evet ya sadece arkadaşız o kadar.
Yusuf: oğlum unut artık o kadını. Şimdi küfrettirme bana.
Gizem: kadın mı?
Ela: al sana yine pot kırdın mı Yusuf bey. Boşver kız gizem önemli bir şey değil.
Gizem: yok  zaten beni ilgilendirmez de demek ki bizim de paylaşmadıklarımız varmış. O kadar da iyi bir çift sayılmazmışız( yapmacık gülümsemeye çabalar)
Yaşar: aferin sana, aferin. Neden insanın unutmak istediğini unut diye burnuna sokar ki arkadaşları. Neyse neyse. Gizem bir ara anlatırım sana, önemsiz bir şey.
Gizem: hayır gerek yok yaşar. Anlatmak istemediğine göre bir nedeni vardır, saygı duyuyorum. Neyse size doyum olmaz ben kalkayım artık malum yarın iş var ve biz kadınlar siz beylerden daha erken uyanmak zorundayız.
Yusuf: nereye ya? Daha erken değil mi?
Ela:hadi hadi bizde kalkalım yusufCUMMM!
Yaşar: ne o ya aynı zamanda mı geldiniz de beraber kalkıyorsunuz.
Yusuf: kalkalım kalkalım bizde, emir büyük yerden.
(kapıdan tam çıkacaklarken yaşar, gizemin kolunu tutar ve…)
Yaşar: istersen sen biraz daha kal ben seni bırakırım.
Gizem: Gerek yok yaşar, teşekkür ederiz her şey için.
Yaşar: bari kurabiyeleri de götürseydin ben yemem bayatlarlar.
Gizem: sağol, zahmet etmişsin ama daha yiyebileceğimi sanmıyorum. İyi geceler (der ve yaşara soğuk bir şekilde bakıp öpmeden çıkar. Yaşar ise öpmek için yanaklarına doğru hamle yapmışken öyle kalır)
(herkes gittikten sonra yaşar kapıya kafası dayar ve “lanet olsun neden unutturmuyor hayat bana o günü” der)
Sahne 2

(geçmişe dönüş. Yaşar eve gelir, kapıyı çalar kimse açmayınca anahtarıyla açar)
Yaşar: Aşkım, ben geldim. Kimse yok mu? Aşkım? Allah Allah, bu saatte dışarı çıkmazdın ne oldu bir sorun mu var. Saçmalama yaşar, yine paranoyaya bağladın. Pozitif düşün, pozitif ol, evrene güzel enerji yolla.
(mutfak tezgahında kahve fincanı vardır ve böcek ilacı sıkılmış pencereler kapalıdır)
Yaşar: Of be aşkım ya; sen ve senin bu lanet olası böceklerin. Kaç kere anlatacağım sana; “böcekler soyu tüketilmez tek canlılardır” diye. Defalarca da konuştuk uzun uzadıya; “nükleer savaş dahi çıksa dünya üzerindeki tek kalacak olanlar senin böceklerindir” diye sohbet etmemiş miydik? Gerçekten şimdi anımsadım da, nükleer yok oluş sonrası evrimsel atalarımız böcekler olacak dediğimde ne gülmüştük.
Neyse pencereleri açayım da, senin ölümsüzlerin yüzünden bizler kanser olmayalım. Ne var yani iki üç böcekle evimizi paylaşsak ya aşkım. (pencereleri açar ve banko üzerindeki kahve fincanını eline alır)
Allah, allah. Çok ilginç bu bensiz kahve içmişsin. Fincanda hala sıcakmış, bu saatte kahve içip dışarıya mı çıktın. Aşkım beni gerçekten şaşırtıyorsun. Yoksa böceklerine son darbeyi vurmadan onlarla kahve mi içtiniz. (kendi espirisine güler ama tereddütlü bir gülüştür, mutfak masasına oturur hala elinde fincan vardır, fincana bakarak konuşmaya devam eder)
Yaşar: İlginç telefonun da kapalı. Metro da falan mısın? Umarım şu gereksiz sürprizlerinden birini daha yapmıyorsundur. Şimdi aklıma son doğum günümde hazırladığın parti geldi. Senden beklemediğim bir performansla telefon rehberimden tanımadığın ki benim pek sevmediğimden tanımanı hiçbir zaman istemediğim kişilere bile ulaşıp, onca insanı eve sokmuş ve sen benim yanımdayken onlara anahtarlarımızı verip evde bizi beklemelerini sağlamıştın. Ne korkmuştum ama! Kapı her zaman benim kilitlediğimden farklı olarak tek kere kilitlenmişti de içeri biri girdiğini hemen anlamıştım. Sana ayakkabıları düzelt deyip hızlıca içeri girip kötü bir durum var mı diye kontrol etmiştim. Ne gereksizdi ya. Mutfak kapısı kapalıydı ki biz hiç kapatmazdık, salon kapısı da kapalıydı. Ben hızlıca mutfağı sonra da salon kapısını açıp karanlıkta yanan mumlara ve arkasında ki karanlık yüzlere anlam verememiş, korkudan onca insana küfretmiştim. Sanırım yine böyle bir şeyin peşindesin.
(kalkar ve pencereleri kapatır, ketıl da su kaynatıp hızlıca hazır bir kahve hazırlar, kupa elinde beklemeye koyulur)
Yaşar: Bakalım bu kez neyin peşindesin. Senin doğum günün değil ki olsa benim yapmamı beklerdin. İnşallah önemli bir şeyi unutmamışımdır. Öyleyse yandık ki, böceklerden beter zehirler beni(eliyle kulağını çeker ve tahtaya vurur bir yandan da güler).
(kahvesini içerken bir yandan da tedirgin bir şekilde telefonunu arar, en son ulaşamayınca arkadaşlarından birini arar ve dialog ikisi arasında gelişir)
Yaşar: alo merhaba, Burçin nbr?
Burçin: (gayet soğuk ve memnuniyetsiz ses tonuyla konuşur) iyiyim. Neden beni aradın?
Yaşar: şey, ya derya sende mi?
Burçin: hayır.
Yaşar: telefonu kapalı ve evde değil, sana bir şeyler söyledi mi, (gülerek konuşur) hani sürpriz falan varsa söz şaşırmış gibi yapacağım ama lütfen nerede olduğunu söyler misin? Açıkçası çok meraklandım, bu saatte pek dışarda olmazdı.
Burçin; ne süprizi saçmalama,(kısık sesle söyler) gerçi bir sürpriz olduğu kesin de, neyse.
Yaşar: anlamadım (kısık sesle söylediğini tekrar söylemesini ister), burçincim son söylediğini duyamadım.
Burçin: neyse yaşar, lütfen beni karıştırmayın, bu sizin sorununuz(der ve telefonu kapatır)
Yaşar: ne sorunu Burçin? Alo Burçin, alo! (telefona bakar, yüzü bembeyazdır ve suratı düşmüştür) ne sorunu ya, ne dedi şimdi bu geri zekalı. Harbiden bu kızı sevmemekte haklıymışım, salak şey!
Allahım sen yardım et aklıma. Nereye gitti bu kız, ne sorunundan bahsediyor bu Gülçin denen şırpıntı? Neyse sakin ol, vardır bir açıklaması sakin ol, sakin. Derin nefes al ve kötü şeyleri düşünme. Neyse içeriye bir bakınayım belki bir not bırakmıştır, şu bozuk para kavanozundan aşırdığı paralar için bir gün ödeyeceğime benzer bir şeyler.
(elinde bir notla geri döner, tümden çöker sandalyeye)
Yaşar: (kağıttakileri okur) olmuyordu ama sen anlamadın. Seni aldatmadım, zaten biz seninle hiç birlikte olmadık, aslında bir süredir ayrıydık bile denebilir. Bizi rahat bırak ve arkamdan gelme, hiçbir koşulda dönmeyeceğim, olayları çirkinleştirmeyelim. Sana yakıştığı gibi olgunlukla karşılayacağına inanıyorum, hoşça kal.
(kağıt elinden düşer, kalkıp banko üzerindeki bardakları ve fincanı yıkar, lambayı söndürüp mutfaktan çıkar).