3 Ocak 2014 Cuma

gece ben; gündüz ben değil


Hayatımın en zoru; sabahlarımdı. Bu yüzden; sabah uyanmak zor geliyordu, bu yüzden; yolculuklarda akşam gitmelerini seviyordum. Ertesi sabah kalkmamak için bahanem olsun diye değil; gerçekten acılarına ancak katlanabildiğimden, sevgililerimden gece ayrılıyordum her defasında.

Gecelerin en karanlık saatleri iyi hissettirirdi kendimi, sabah ise; yine bir yıkıntının enkazı gibiydi. Gece yalnız yatmak, sabah yalnız uyanmaktan çok daha kolay geliyordu.
Bilmiyorum nedenini ama hep böyleydi.

Gece, dışarıdan bir şey gözükmediğindendi, belki; uzun yolculuklarda cam kenarında oturmama neden ya da bir mola saatinde arayacak birileri olanları kıskanmadan bayat çay içebilmek içindi gece seyahatlerim.

Gece karanlık sokaklarda yürümek kolay geliyordu diye; son konuşmalarımı uzatıyor hava kararsın diye bekliyordum, sevgililerden ayrılma anlarımda. Kimseye denk gelmeyecek olma ihtimali, kim bilir belki de sevgilinin gözyaşlarını görmemek içindi. Aslında en önemlisi; arkamdan gelmeyişlerine, “gecenin geç saati ya ondan” diyebilmenin avunmasıydı, kim bilir.


Yine gece gidilecek bir yol bulmalı. Cama yaslamalı başını ve şehir ışıklarından uzaklaşıp, karanlık da karanlığa gitmeli; her gidiş bir bilinmez değil mi zaten, kimse bilmemeli hatta kendim bile bilmeden gitmeliyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder